Beyond: Two Souls Hikayesi
Yeni jenerasyon konsollarda da kendini gösteren yapım, Steam platformunun oyun dünyasındaki egemenliğine son vermek isteyen Epic Games’in yaptığı sürpriz ile bilgisayar oyunları kütüphanesindeki yerini almıştır. Şimdi Beyond Two Souls’un hikayesine birlikte göz atalım.
HİKAYESİ
Jodie Holmes, koruyucu ailesiyle birlikte bir banliyö evinde yaşayan küçük bir kızdır. Doğuştan, cisimleri hareket ettirme ve insanları manipüle yeteneğine sahiptir ayrıca Aiden adlı gizemli bir varlıkla da psişik bir bağ kurabilmektedir.
Mahallesindeki diğer çocuklar tarafından sürekli itip kakılan Judy, bir gün neredeyse bir çocuğun ölümüne sebep olabilecek bir kazaya neden olunca zaten ondan çok haz etmeyen koruyucu ailesi onu Amerika Birleşik Devletleri Paranormal Aktiviteler Bakanlığına bağlı bir klinikte görevli olan Dr. Nathan Dawkins ve Dr. Cole Freeman'ın gözetimine bırakır.
İki doktorun gözetimi altında Jodie yavaş yavaş Aiden'ı ve onunla paylaştıkları güçleri kontrol altına almayı öğrenir. Bu süre zarfında Nathan ve Cole, yaşayanların dünyasını, Infraworld’e (ölülerin dünyası) bağlayan bir portal olan kondansatörü inşa etmeye başlarlar.
Bir gece Nathan, karısının ve kızının bir araba kazasında öldüğünü öğrenir. Onu teselli etmeye çalışan Jodie, farkında olmadan Ölülerin ruhlarını Infraworld'den kanalize edebileceğini ve özel bir bağlantı yoluyla yaşayanlarla ölülerin iletişime geçebilmesini sağlayabileceğini keşfeder.
Yıllar geçtikçe, büyüyüp genç bir kıza dönüşen Jodie sık sık hem doktorlardan hem de Aiden'dan sıyrılıp normal bir hayat yaşama girişimlerinde bulunur ama her seferinde Aiden müdahalesi sonucu talihsiz olaylar yaşanır.
Nathan, bir gün Jodie’den arızalanan kondansatörle ilgili yardım ister. Infraworld'den gelen düşman varlıklara baş ettikten sonra Jodie, kondansatörü kapatmayı başarır ve Nathan'ı başka bir tane daha inşa etmemesi konusunda uyarır.
Jodie’nin yetenekleri CIA’nin dikkatini çeker ve Özel Ajan Ryan Clayton'ı Jodie’yi ekibe katılması konusunda ikna etmek ile görevlendirir. Jodie, eğitimini tamamladıktan sonra, git gide ilgi duymaya başladığı Ryan ile birlikte, sık sık saha görevlerine çıkmaya başlar.
Somali'deki bir görevde, Jodie’den bir diktatörü öldürmesi istenir ama daha sonra Jodie, öldürdüğü hedefin bir diktatör değil de ülkesi için savaş veren iyi huylu bir başkan olduğunu öğrenince sinirden deliye döner. Ryan'ın telkinlerine de kulak asmayan öfkeli Jodie kayıplara karışır ve daha sonra CIA tarafından hain ilan edilir.
Artık CIA Jodie’nin ve güçlerinin peşindedir. Kaçış macerası boyunca Jodie’nin birçok insanla yolları kesişir ve karşılıklı olarak birbirlerine yardım ederler. CIA, Jodie’yi son bir göreve katılması konusunda ikna etmesi için Nathan’dan yardım ister.
Jodie ve Ryan liderliğindeki bir CIA ekibi, Amerika Birleşik Devletleri'ne saldırma amacı güden ve içinde bir kondansatörün bulunduğu Çinlilere ait bir su altı tesisini yok eder.
Daha sonra Jodie, Nathan'ın ailesiyle iletişim kurabilmek için minyatür bir kondansatör yapmaya çalıştığını öğrenir, ancak Nathan başarılı olamaz. Nathan’ın asıl planının kod adı “Kara Güneş” olan bir kondansatör aracılığıyla iki dünyayı bir araya getirerek ölümü ortadan kaldırmaktır.
Üçlünün Kara Güneş'e doğru yolculuğu sırasında Cole yabancı varlıklar tarafından yaralanır ve Ryan’da, Jodie'yi hayatta tutmak için kendi güvenliğini hiçe sayar.
Sonunda Jodie, Kara Güneş'in içinde Nathan'la yüzleşir. Nathan ya Aiden tarafından öldürülür ya da ailesiyle yeniden bir araya gelebilmek için intihar eder. Jodie kondansatörü kapattığında Aiden’ın ölü ikiz kardeşi olduğunu öğrendiği bir görü yaşar.
Jodie artık bir seçim yapmalıdır:
Ya yaşayanların dünyasına geri dönecektir ya da Infraworld’da kalarak kaybettiği yakınlarıyla bir arada olacaktır.
İyi oyunlar.
