Crysis 3 İnceleme
Oyun yapımcıları, oyuncuların çoğunu video oyunu oynamaya iten yalnızca tek bir sebep olduğunu çok iyi biliyor: Ofiste veya okulda geçen berbat, yorucu veya sıkıcı bir günün ardından her şeyi unutup geceyi azılı bir kahraman olarak geçirmek.
- Türkçe seslendirme ve arayüz
- Müthiş görsellik ve mekan tasarımları
- Bütün silahların kullanımının zevkli olması
- Açık bölüm tasarımının getirdiği çeşitlilik
- Çok oyunculu modları
- Çok kötü bir yapay zeka
- Olması gerekenden çok daha kolay bir oynanış
Oyuncuyu İçine Çeken Bir Anlatım
Oyunlarında başkahramanla empati kurmak her zaman o kadar kolay olmayabilir ama Türkçe seslendirmeyle oynadığımızdan mıdır bilinmez, bu durum Crysis 3'te geçerli değil. Oturup Crysis 3’ü oynamaya başladığınızda gözünüze çarpan ilk şey hikâye ve karakterlerdeki büyük gelişme oluyor. Crytek’in bu alanda özel olarak çalıştığı bariz bir şekilde görülüyor, belki de temel oyun deneyimi açısından Crysis 2’den pek farklı olmamasının sebebi de budur.
Crysis 3 öyküsü her ne kadar baskıcı CELL Corporation’a karşı savaş ve Alpha Seph arayışı üzerine kurulu olsa da, hikâye başkahraman Prophet ve onun kader arkadaşı Michael ‘Psycho’ Sykes ile arasında olan ilişkiyle şekilleniyor. Biri umutsuzca insanlığının son zerrelerine tutunmaya çalışırken, daha yeni Nanosuit’inden zorla çıkarılmış ve CELL tarafından işkence görmüş biri olan diğeri ise ölümlülüğünü kabullenme noktasında bir hayli zorlanıyor.
Muhteşem diyalogları, seslendirmeleri ve yüz animasyonu sayesinde Crysis 3 karakterleri artık duyguları bize çok daha iyi hissettirebiliyor. Bu faktör, hikâye bazında gerçekten önemli bir gelişme. İnsandan çok makineleşmiş bir kahramana sahip olan bir oyuna göre, Crysis 3 şaşırtıcı bir şekilde çok fazla duyguya yer veriyor. Tabii böyle deyince de pelerinimizi takıp oyundaki kişilere arkadan yaklaşarak yanaklarına bir buse konduracağımız anlaşılmasın lütfen, Crysis 3 de en az serinin diğer oyunları kadar dövüş ve ölüm barındırıyor içinde.
Üçüncü Kez, As Bayrakları!
Elbette seslendirmeden bahsetmişken, serinin diğer oyunları gibi, Crysis 3’ün de Türkçe dil ve seslendirme desteğiyle geldiğine değinmemek olmaz. Crytek tarafından geliştirilen ve ilk oyundan itibaren bize Türkçe oyun oynama deneyimini yaşatan serinin birçok büyük isimden oluşan seslendirme kadrosunun ortaya koyduğu iş her zamanki gibi başarılı. Öyle ki, diyaloglardaki yerel ifadeler, deyimler ve vurgularla oyun sizi daha da içine çekiyor ve hem karakterleri hem de hikâyeyi çok daha iyi benimsiyorsunuz. Nanosuit’inizden tutun da karşılaştığınız düşmanlara kadar duyduğunuz her şeyin Türkçe olması, Türk oyuncular için her zaman mutluluk verici bir deneyimdir, serinin bu oyununda da aynı mutluluğu yakalayacağınızdan şüpheniz olmasın.
Oynayış Çeşitliliği
Ateş etme stilleri ve cephanelerdeki yeniliklerle, düşmanlarla karşı karşıya gelmek çok daha keyifli bir hâle geliyor. Nanosuit’in geliştirilmiş vizörüyle artık çevremizde bulunan elektronik cihazları hack’leyebiliyoruz, bu da küçük bir zamanlama oyunuyla gerçekleştiriliyor. Kilitli kapıları açmak mı? Oldukça sıradan. Asıl eğlence, otomatik taretleri veya elektronik mayın tarlalarını ele geçirip düşmana karşı kullanınca başlıyor. Bu kullanışlı özellik, saldırı seçeneklerimizi biraz daha özgür kılıyor.
Crysis 3’ün saldırı özelliklerindeki bir diğer büyük gelişme ise Predator yayı. Pelerin entegreli bu yay, düşmanları tek vuruşta sessizce indirebiliyor. Üstelik kılıfınızdaki ok kılıfınızın kapasitesi sınırlı da olsa düşmanların üzerindeki okları toplayıp tekrar kullanabiliyorsunuz. Ayrıca yayın, elektrikli dart ya da termit ok gibi farklı ateşleme modları da mevcut.
Bu gibi özellikler her ne kadar keyif verse de oyunu fazlasıyla da kolaylaştıran ögeler arasında da yer alıyor. Özellikle de yapay zekânın oyuncuyu (iyi olmayarak) üzdüğü düşünülürse verdiği keyif hissi bir süre sonra yerini keyifsizliğe bırakabiliyor.
Ayrıca bir diğer değinilmesi gereken konu da kontroller. Elbette fare klavye ile oynayanlar için her şey standart ancak bu tarz oyunlar oyun kolu ile oynandığında tam bir kâbusa dönüşebiliyorken Crysis 3'ün harika tasarlanan kontrolleri oyuncunun oyun deneyimini taçlandırıyor. Menü ekranına geri dönmeden hızlıca silahlar ve tutuş açıları arasındaki geçişler, silah değiştirme tuşuna iki kere basınca bomba çıkarabilmemiz ve bunlar gibi birçok özellik o kadar güzel işliyor ki doğal içgüdülerinizin önünde hiçbir yapay arayüz duramıyor.
Tek Başıma da Güzel Ama Beni Kesmez Diyenlere
Tek oyunculu ana hikâyenin yanı sıra çok oyunculu oyun modu da bulunuyor. 12 farklı harita, 30’dan fazla yeni silah ve 8 oyun modunun bulunduğu çok oyunculu mod da size arkadaşlarınızla farklı bir oyun deneyimi yaşatıyor. Sizi ana hikâye kadar içine çekemese de bu size çok oyunculu modun iyi olmadığı izlenimini vermesin lütfen.
Gözlere Şenlik Bir Dünya
Crysis 3, doğanın hâkim olduğu yıkık bir New York City’de geçiyor. O kadar çok detay var ki, Liberty Dome’a adım attığınız anda biraz durup tüm o manzarayı iyice özümsemek geliyor içinizden. Muhteşem aydınlatmasından tutun, teker teker çimlerin uzandığı bitki örtüsüne kadar bize adeta görsel bir şölen sunuyor. Hem yıkık şehir mimarisi hem de bu ormanlaşmış bitki örtüsüyle hiçbir benzerini bulamayacağınız bir oyun dünyasına adım atıyorsunuz. Crysis 3’ün teknik özellikleri her zaman etkileyici olmuştur ancak sanatsal tasarımı da asla görmezden gelinecek cinsten değil.
Sonuç
Gerek grafikleri, gerek müzikleri, gerek de oynanışı olsun, Crysis 3 size gösterişli bir oyun deneyimi yaşatıyor. Hikâyede bilim kurgu yüzünün altında o kadar çok duygu var ki, tüm bu ölümlerin altında bir amacın bulunduğunu hissedebiliyoruz, bunu serinin diğer oyunlarında görmek pek mümkün olmamıştı. Çok oyunculu modu sizi ana hikâyeden koparacak kadar güçlü olmasa da en azından alternatif olarak gerçekten iyi bir iş çıkardığı söylenebilir. Harika kontrolleri, ilmek ilmek işlenen hikâyesi ve oyuncuyu daha özgür kılan savaşma teknikleriyle, bu oyunun Crysis serisinin sonunu bağlamak için muhteşem bir yol olduğu söylenebilir… Tabii şimdilik.