Praey for the Gods İnceleme
Praey for the Gods’ın büyük ölçüde Shadow of the Colossus’tan etkilendiğini görmek mümkün. İki oyunun açık dünyası, mekanikleri ve boss savaşları arasında büyük benzerlikler bulunuyor. Erken erişimden bu yana oyundaki teknik aksaklıkları gideren ve iki boss daha ekleyen oyun için verilen ilk tepkiler olumlu duruyor.
- Oyunun mekanikleri
- Oyunun grafikleri
- Büyük ve detaylı açık dünya
- Tatmin edici bölüm sonu savaşları
- Bir olay örgüsü / hikaye olmayışı
- Yan görev olmayışı
- Teknik eksiklikler
Mekanikler
Oyunun asıl amacı Shadow of the Colossus’ta olduğu gibi devasa mitolojik yaratıklara tırmanarak onların zayıf noktalarını yakalayıp mücadeleyi kazanmak. Praey for Gods’ta 8 ana boss bulunuyor ve seviye gittikçe zorlaşıyor. Boss savaşlarının mekanikleri oldukça iyi tasarlanmış, kontrol veya görsel olarak hiçbir yere odaklı kalmak zorunda olmadan özgürce hareket edebiliyorsunuz. Yani hedefe kilitlenmek zorunda değilsiniz. Bu da kendi büyüklüğünüzden kat kat büyük bir düşmanla savaşırken işinize yarıyor, çünkü etrafından dolanabiliyor, ayaklarının altından geçebiliyor ve en önemlisi onlara tırmanabiliyorsunuz. Tırmanmayı kolaylaştırmak içinse tutunma ve sallanma gibi komutlar mevcut.
Ayrıca oyunun gerçeklik faktörünü arttırmak için enerji, uyku ve vücut sıcaklığı barlarınız bulunuyor. Bunların hepsini dengede tutmak önemli. Çünkü yeterince uykunuzu almadıysanız ya da açsanız gücünüz azalıyor bu nedenle boss savaşlarındaki performansınız düşüyor. Kendinizi yeterince sıcak tutmazsanız soğuktan ölebiliyorsunuz. Hayvanları avlayarak, ateş yakarak ve belli yerlerde kamp kurup uyuyarak bu göstergelerin hepsini kontrol altına almanız gerekiyor.
Grafikler
No Matter Studios’un ilk oyunu olan Praey for Gods, bağımsız oyunlar arasında grafikleriyle en çok etkileyen oyunlardan biri oldu. Oyunun tamamı kışta geçiyor ve açık dünyanın uçsuz bucaksız kış manzaralarını izlemek oyundan alınan keyfi arttırıyor. Ayrıca karakter tasarımı, bossların birbirinden tamamen farklı eşsiz tasarımları, savaşırken ok atma, silah çekme gibi aksiyon tasarımları görsel olarak oldukça tatmin edici.
Oyunun açık dünyasında etkileşime girebileceğiniz farklı hayvanlar ve yaratıklar mevcut. İki boss savaşı arasında gücünüzü toplamaya çalışırken açık dünyayı keşfe çıkabiliyorsunuz. Hayvanları avlayabiliyor, mitolojik yaratıklarla savaşabiliyor, yüksek noktalara çıkıp manzarayı izleyebiliyor ve oralardan paraşütle süzülerek aşağı inebiliyorsunuz.
Savaşlar
Oyunun bir diğer etkileyici yönü savaşları. Grafikte de belirtildiği gibi, bossların dizaynı çok detaylı yapılmış. Her boss kendi kendine bir bulmaca gibi, hepsinin zayıf noktaları, saldırma şekilleri ve onları yenebilmek için yapmanız gerekenler birbirinden ayrışıyor. Ayıyı andıran tüylü devasa yaratıklardan, ejderha gibi görünen ve uçabilen yaratıklara, iskeletinin içinde sinsice gezinerek zayıf noktasını keşfetmeniz gereken kemikli yaratıklardan haritayı taklit eden taşlaşmış kar canavarlarına kadar karşınıza her türlü düşman çıkıyor. Bu çeşitlilik oyundaki her savaşın farklı olmasını sağlıyor ve oyuncuyu sıkmıyor.
Hikaye ve Yan Görev Eksiği
Praey for the Gods'ın en büyük eksiklerinden biri bir hikaye örgüsünün olmayışı. Devasa yaratıklarla savaşıyorsun, görevden göreve koşuyorsun fakat neden yaptığına emin değilsin. Oynanıştan anlaşılan kadarıyla, açık dünyadaki tek insan olarak sonsuz kışın neden olduğunu ve bunu nasıl bitireceğinizi anlamak sizin göreviniz. Dünyaya sadece kıyafetlerinizle varıyorsunuz ve sonrasında her şeyi geliştirmek sizin göreviniz. Yemek bulmaktan silah yapmaya ve yaptıklarınızı geliştirmeye kadar dünyanın tüm taraflarını adım adım ve deneyerek öğreniyorsunuz. Hikayenin başı ve sonu olmasına rağmen, oynanış sırasında oyuncuyu motive eden bir geçmiş veya gizem gibi hikaye ögeleri yok.
Hikayedeki eksiklikler görev dinamiklerine de yansıyor. 8 ana bossu öldürmekten ve kendinizi hayatta tutmaktan başka, yapmanız gereken yan görevler bulunmuyor. Zaten açık dünyada bunu size verebilecek başka karakterler veya nesneler de yok. Karakterlerin hepsi hayvan veya yaratık gibi öldürmeniz gereken canlılar, nesnelerin ise çoğu sonsuz kışın içinde buz tutmuş. Bu nedenle iki görev arasında hep aynı şeyleri yapıyor oluyorsunuz; avlanma ve uyuma. Bu da bir noktadan sonra sıkıcı olmaya başlayabiliyor.
Teknik Hatalar
Praey for the Gods erken erişimden iki sene sonra tam sürümüyle kullanıcıyla buluşmuş olsa da, oyunun teknik sıkıntıları tamamen giderilememiş. Oyunun grafiklerinde donmalar, savaş esnasında bazı tutukluklar, haritanın yüklenmesinde yavaşlık gibi çeşitli sorunlara rastlamak mümkün oluyor. Bu sorunlar oyundan alınan zevki tamamen bitirmese de sıklığı arttıkça oyuncular için can sıkıcı hale gelebiliyor.